“Hayır” demis¸ c¸ocuk. “Ben u¨lke u¨lke dolas¸ıp bu du¨nyada c¸ikolata yemeyen c¸ocuk kalmayana kadar c¸ikolata dagˆıtacagˆım. Bu agˆac¸ bana bunun ic¸in verilmis¸ olmalı.”
O gu¨n bugu¨ndu¨r bizim ufaklık kapı kapı dola- s¸ıp zengin fakir demeden c¸ikolata dagˆıtır. Bir gu¨n sizin kapınıza da gelirse sakın s¸as¸ırmayın.
Hayat beni burada sanıyor. Bir şiirin ilk harfiyim oysa. Onca sesin içinde sokağın çağrısını da duyuyorum ara sıra. Sonra, rüzgarın geçerken camlarda bıraktığı o sesi. Bana yüzünü dönen her harfi üşenmeden işaretliyorum alfabeme. Geçerken baktığım aynalar bir gülümsemeyi hatırlatıyorlar daha çok.
Benim, suya düşen her gölgede büyüyen çocuk. Benim, defterine yazdığı masalı her gece kuşlara anlatan hayta. Benim, yağmurun öyküsünü şaşırmadan sabaha taşıyan hıçkırık.
Sulu boya resim gibi günden güne genişleyen ferahlık.
Perdenin arkasında ne var? Dünyanın bittiği yerde ne başlıyor? Biz yanlış yaptığımızda meleklerimiz ne kadar üzülüyor? İncir ağacının altında yüz yıl uyuyan adam mı? Bereketli bahçeler bir gecede taştan tarlalara mı dönüşüyor? Kâbe’nin örtüsünün altına gizlenip Peygamber Efendimizi dinleyen de kim? Abdullah Harmancı’nın kalemi, bu defa perdenin arkasına uzanıyor.
Yorum Bırakınız “Çocuk Safahat”